-
1 iyilik görmek
to receive kindness, to be supported -
2 görmek
görmek <- ür> v/t sehen; jemanden besuchen; sich mit jemandem treffen, mit jemandem zusammenkommen, jemanden sprechen; Zeuge werden (G oder von D); etwas (A) halten (für A); betrachten (als); Gutes, Interessantes, Liebe erfahren, jemandem entgegengebracht werden; sich (D) einen Film ansehen; Leid erfahren, erdulden; Schlacht, Ereignis verfolgen; fam bestechen;az görmek für gering, ungenügend halten;güneş görmek sonnig sein;hizmet görmek dienen, tätig sein;iş görmek eine Arbeit verrichten;iyilik görmek Gutes erfahren (-den von D);tedavi görmek in Behandlung sein, behandelt werden;yardım görmek Hilfe bekommen, (jemandem) geholfen werden;-den ders görmek bei jemandem Stunden nehmen;-i göreceği gelmek → görecek;önceden görerek söylemek voraussagen;-i görüp geçirmek erleben, durchmachen (A); Operation überstehen;görüp gözetmek jemanden betreuen;görür gibi olmak (so) scheinen;gözü parayı görmek nur aufs Geld sehen;görmüş geçirmiş (welt)erfahren; Blick verständnisvoll;görmediği kalmadı ihr blieb nichts erspart;-meye görsün (oder gör) etwa wenn einmal …, was einmal …: aklına esmeye görsün, … wenn er sich etwas in den Kopf gesetzt hat, …;-i görme (viel, wunderbar) … elmaları görme Äpfel hat der (wie …) -
3 iyilik
благодея́ние (с) добро́ (с) доброта́ (ж)* * *озвонч. -ği1) благополу́чие; хоро́шее состоя́ниеiyilik haberinizi aldım — я получи́л изве́стие о ва́шем до́бром здра́вии
2) доброта́, доброжела́тельностьiyiliğini ödeyemem — я не смогу́ отплати́ть тебе́ за твою́ доброту́
3) добро́, бла́го, до́брое де́лоiyilik bilmek — цени́ть доброту́
iyilik etmek / yapmak — де́лать до́брые дела́, соверша́ть благодея́ние
iyilik görmek — ви́деть / получа́ть подде́ржку (от кого-л.)
4) по́льза; го́дность, приго́дность -
4 görmek
vt1) sehengörmezden gelmek beide Augen zudrücken2) ( anlamak) einsehen, verstehen3) erachten, haltenbir şeyi reva \görmek etw für angebracht halten, etw als angemessen erachten4) tıbbî tedavi \görmek in medizinischer Behandlung seinyandaki klinikte tedavi görüyor er wird in der Klinik nebenan behandelt5) ( başına gelmek) erfahreniyilik/kötülük \görmek Gutes/Böses erfahrenkırmızı kart \görmek sport die rote Karte bekommensarı kart \görmek sport sich eine gelbe Karte einhandeln -
5 iyilik
( ohne pl)1) Gute(s) nt\iyilik etmek/görmek Gutes tun/erfahrenbirine bir \iyilik veya kötülük yapmak [o etmek] jdm etw Gutes oder Böses antunbunun iyiliği das Gute daran4) Gefallen m, Gefälligkeit f\iyilik bilmek dankbar sein -
6 iyilik
"1. goodness. 2. kindness; favor. 3. good health. 4. benefit, advantage. -le gently, kindly, softly. - bilmek not to forget a kindness done one. - bilmez ungrateful. -i dokunmak /a/ to be of help (to). - eden iyilik bulur. proverb A helpful person is helped when he/she needs it. - etmek /a/ to do (someone) a kindness. - görmek /dan/ to be treated with kindness or generosity by. - sağlık. colloq. Everything´s fine./All´s well. - yapmak /a/ 1. to do (someone) a kindness. 2. slang to report (someone) to the police." -
7 üst
1.1) ве́рхняя часть, верх (чего-л.)üste — наве́рх, вверх
üstte — наверху́
üstten — а) све́рху; б) пове́рхностно, неглубоко́
evin üstü — верх / ве́рхняя часть до́ма
2) пове́рхностьmasanın üstü toz içinde — на столе́ пыль
toprağın / yerin üstü — пове́рхность земли́
3) оде́ждаüstünü değiştirmek — поменя́ть оде́жду, переоде́ться
üstü pek kirli — он о́чень гря́зный, он в о́чень гря́зной оде́жде
4) разг. ста́рший по слу́жбе, нача́льникüstler — нача́льство, верхи́
5) изли́шек, оста́ток; сда́чаüstü kalsın — сда́чи не на́до
2.yüz liranın üstünü verebilir misiniz? — вы мо́жете дать сда́чу со ста лир?
1) ве́рхнийpınarın üst yanında — в верхо́вьях родника́, у исто́ков родника́
2) ста́рший (по званию, должности, служебному положению)üst komutanlar — воен. ста́рший нача́льствующий соста́в, ста́рший комсоста́в
3.üst makam — вы́сшая власть, вы́сшее нача́льство
в функции служ. имениAhmet artık kırk üstünde olmalı — Ахме́ду, должно́ быть, бо́лее сорока́ [лет]
üstümde para yok — при мне нет де́нег, у меня́ с собо́й де́нег нет
çay üstüne çay içmek — пить чай ча́шку за ча́шкой
tel üstüne tel çekmek — посыла́ть одну́ телегра́мму за друго́й; по по́воду чего, о чём
bu şey üstüne bilgi vermek — дава́ть све́дения / информа́цию о чём
üstü — (в сочетании со словами, обозначающими время) под, к, о́коло
akşam üstü — под ве́чер, к ве́черу
bayram üstü — под пра́здники
yemek üstü — к обе́ду
- üstünden••- üstüne almaküstündeki üstünde, başındaki başında — погов. в чем мать родила́, без оде́жды
- üstünden atmak
- üstüne atmak
- üst başı
- köyün üst başındaki pınar yerine çıktılar
- üstüne basmak
- üstü başı dökülmek
- üstüne başına etmek
- üstüne bir bardak soğuk su içmek
- üstüne bir iki güneş doğmak
- üstüne çekmek
- üstüne çevirmek
- üst çıkmak
- üst gelmek
- üste çıkmak
- üstünde dökülmek
- üstünde durmak
- üstüne düşmek
- üstüne evlenmek
- üstüne fenalık gelmek
- üstüne geçirmek
- üstünden geçmek
- üstüne gelmek
- üstüne gitmek
- üstünü görmek
- üstüne gül koklamamak
- üstüne güneş doğmamak
- üstünde hakkı olmak
- üstünde kalmak
- üstüne kalmak
- üstüne kapanmak
- üstüne koymak
- üstüne kuş kondurmamak
- üstüne olmuyor
- üstüne oturmak
- üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi
- üstüne perde çekmek
- üst perdeden konuşmak
- üstüne sevmek
- üstüne titremek
- üstüne toz kondurmamak
- üstüne tuz biber ekmek
- üstüne üstüne gitmek
- üstüne varmak
- üstüne yaptırmak
- üstüne yatmak
- üstüne yıkmak / yıkılmak
- üstüne yok
- üstüne yormak
- üstüne yüklenmek
- üstüne yürümek
- üstüne / üstünüze afiyet!
- üstüne / üstünüze iyilik sağlık!
- üstüne / üstünüze sağlık ve şıfalar!
См. также в других словарях:
iyilik görmek — maddi, manevi yardım görmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
iyilik — is., ği 1) İyi olma durumu, salah 2) Karşılık beklenilmeden yapılan yardım, kayra, lütuf, kerem, ihsan, inayet Borcumu ödesem de iyiliğini ödeyemem. N. Cumalı 3) Sağlığı yerinde olma durumu, esenlik İyilik haberlerinizi aldım. 4) Yarar veya… … Çağatay Osmanlı Sözlük
anlamak — i 1) Bir şeyin ne demek olduğunu, neye işaret ettiğini kavramak Babasının niçin bu kasabayı çok sevdiğini Nevin bir türlü anlayamamıştı. S. F. Abasıyanık 2) Yeni bilgileri eskileriyle bir araya getirerek sonuç niteliğinde başka bir bilgi edinmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
üst — is. 1) Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı, fevk, alt karşıtı Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor. H. E. Adıvar 2) Bir şeyin görülen yanı, yüzü Bu sefer taşın üstünden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Turkish vocabulary — This article is a companion to Turkish grammar and contains some information that might be considered grammatical. The purpose of this article is mainly to show the use of some of the yapım ekleri structural suffixes of the Turkish language, as… … Wikipedia
hayır — 1. is., yrı, Ar. ḫayr 1) İyilik, karşılık beklenmeden yapılan yardım 2) sf. İyi, hayırlı, yararlı, faydalı Hayır haberdir inşallah! Birleşik Sözler hayır dua hayır sahibi hayırsever hayrola hayrulhalef … Çağatay Osmanlı Sözlük
TEKEBBÜR — Kibirlenmek. Kendini büyük saymak. Nefsini büyük görmek. (Bak: Taabbüd, Tevazu )(İşte ey insan! Eğer yalnız ona abd olsan bütün mahlukat üstünde bir mevki kazanırsın. Eğer ubudiyetten istinkâf etsen, âciz mahlukata zelil bir abd olursun. Eğer… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük